15. yüzyılda İspanya’dan kovulan Yahudiler Osmanlı hakimiyeti altındaki Selanik‘e yerleşir. Zaman içersinde değişik meslek gruplarında büyük başarılar elde eden Yahudiler, buğday, kumaş, pamuk, yün ve ipek ihracatı yaparlar. Yünlü kumaşlar, giysiler ve yünlü tüm mamüller o dönemin önemli markaları arasında yer alır.
19. yüzyıla gelindiğinde Selanikli Yahudiler‘in nüfusu 80.000‘e ulaşır fakat 1912 yılında Selanik tekrar Yunan hakimiyetine geçer ve II. Dünya Savaşı patlak verir. Ardından Alman panzerleri Selanik‘e girer. Yahudiler bir alanda toplanıp trenlere bindirilir ve çalışma kamplarına gönderilir. Yahudilere ait işyerleri ve mallara el konulur; kütüphanelerin değerli kitapları, elyazmaları, altın külçeler, mücevherler ve topluma ait değerli ayın objeler tekrar geri verilecek yalanıyla gasp edilir. Gasp etme işini Max Merten adında bir Nazi subayı yürütür. Yahudilere verilen söz tabi ki tutulmaz. Toplanan hazine gemiye yüklenip Almanya‘ya doğru yola çıkar. Fakat gemi Messinia Körfezi açıklarında batar.
Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau iki bin yılında Yunanistan’a resmi bir ziyarette bulunur. Ziyaretin ilk durağı Mora Yarımadası‘ndaki Kalavryta adlı küçük bir kasabadır. 11943‘te Alman Nazileri, kasabadaki direnişi kırmak için 14 yaş üzerindeki tüm erkekleri kurşuna dizmiştir. Rau katledilenleri anmak için oradadır. Almanlar‘ın Yunanistan'a yaşattığı acıyı unutmamaları gerektiğini söyler.
Buraya kadar herşey normaldir!
Normal olmayan 1943’de Selanik‘te trenlere doldurulup Auschwitz‘deki gaz odalarına gönderilen 50 bin Yahudi’nin Cumhur Başkanı Johannes Rau tarafından tamamen görmezden gelinmesidir!!!
Alman Cumhurbaşkanı, bir zamanlar dünyanın en önemli Sefarad Yahudiliği merkezi olan Selanik Yahudi topluluğunun imhasına yönelik bir çift laf etmemiş olması manidardır!
Alman yetkilileri bu konuda Rau‘nun Yunanistan‘ın Nazi işgali sırasında işlenen suçlara karşılık tazminat taleplerinin tanınmasıyla ilgili sorulardan kaçınmak istemiş olabileceğini söylerler!
Geçerli tek neden tazminat olayı mı?
Rau‘nun kaçınmak istediği başka sorular da olmalı mutlaka! Mesela bir zamanlar politik danışmanı olan, eski parti meslektaşı Gustav Heinemann ve Heinemann’ın yakın iletişimde olduğu Yahudi avcısı Max Merten ile olan bağlantısı.
Konuya açıklık getirmesi için Gustav Walter Heinemann’ın kim olduğunu kısaca bakalım. Heinemann bir Alman siyasetçi ve Federal Almanya Cumhuriyeti‘nin üçüncü Cumhur Başkanı. Yaşamında beş farklı parti ile ilişkisi vardı: Weimar Cumhuriyeti‘nde sol liberal DDP‘nin öğrenci örgütü üyesiydi ve daha sonra Hiristiyan sosyal CSVD‘de görev aldı, savaştan sonra önce CDU‘yu ve sonra pasifist GVP‘yi kurdu ve 1957‘de SPD'ye katıldı. Max Merten Yunanistan ziyareti sırasında Yunan polisi tarafından tutuklandığında, Heınemann Merten`in avukatlığı yaptı ve onun suçsuz olduğunu ispatlamaya çalışıp tekrar Almanya’ya geri dönmesini sağladı. Almanya`nın üçüncü Cumhurbaşkanı olan Gustav Heineman aynı zamanda Johannes Rau`nun kayınpederi.
Selanik hazinesi nerede?
Selanik Yahudileri 1943‘te Nazi subayı Max Merten’e teslim ettikleri hazinelerinin nerede olduğu konusunda uzun süredir kafa yormakta. Cemaatin gasp edilen külçe altınları, mücevherleri ve dini eşyaları bulmak için dalgıçlar, Messinia Körfezi'nde batık bir gemi bulmayı umut ederek dalıp durdular. Lakin tüm çabalar boşunaydı! Dalgıçların buldukları tek şey iri bir kaya parçasıydı. Yahudi avcısı Max Merten gemiye yükledim dediği Selanik hazinesini gizlice Yunanistan’dan kaçırıp Alman maliyesine teslim etmişti...
Köln / 09.05.2019