Manuk Abeghian‘ın ‘‘Ermeniler‘de Batıl
İnançlar‘‘ adlı kitabından, Leipzig, 1899
2 Eylül 2013 Pazartesi
Ermeniler ‘‘Güneş batıyor‘‘ demezler, Güneş anacığına geri dönüyor‘‘ derler.
Ermeniler Güneşi genç bir delikanlıya
da benzetilirler. İyi kalpli, yumuşak ruhlu bir delikanlı. Annesinin ise kötü
niyetli biri olduğuna inanılır. Anne, yumuşak
ruhlu oğlunun sarayında oturur. Saray ie Dünyanın en uzak bölgesinde, doğuda bulunur.
Orada ne siyah ne de beyaz tenli insanlar vardır. Kuşlar bile yaşamaz orada. Bu
saraya gitmeniz için ayaklarınızda demirden yapılmış ayakkabılar, elinizde de
bükülüp kırılmayan demir değnek gerekmektedir. Diyelim ki koyuldunuz yola. Demirden ayakkabılarınız yıprandığında,
elinizdeki değnek kırıldığında Güneşin sarayına ulaşırsınız ancak. Sarayın
hemen arkasında çok geniş bir alanda oniki ev vardır. Evler mermerden yapılmıştır.
İyi kalpli, yumuşak ruhlu Güneş her gün çıktığı yolculuk sonrasında herşeye
sessizlik hakim olur. Milyonlarca yıldız dinlenirken. Sarayın bahcesinde
bulunan altından locada Güneşin annesi oturmuş oğlunu bekler. Kızgın ateşiyle
yorgun bir şekilde günlük gezisinden geri dönen Güneşi gören yıldızlar ona
selam çakıp gökyüzüne yerlerini alırlar. Bu arada günün yorgunluğunu üzerinden
atmak için Güneş, berrak sularda yıkanırken, annesi onu kucaklayıp sulardan
çıkarır. Saraydaki yatağına yatırıp emzirmeye başlar. Süt kuzusu Güneş, bir
sonraki gün için dinç olmalıdır. Annesinden sütünü emerken bir sonraki tan
yerine kadar uykuya dalar...
Bu nedenle Ermeniler ‘‘Güneş batıyor‘‘ demezler, ‘‘Güneş anasına
geri dönüyor‘‘ derler.