Üniversitesi’ndeki görevinden istifa etmeye zorlanmasının ardından Nazilere kafa tutup Almanya’yı bir süreliğine terketmiştir. Türkiye’de gönüllü askerlik yapmıştır mesela. Osmanlı ordusu için Çanakkale, Kafkasya ve Irak cephelerinde bulunmuştur. Türkler‘in ruhunu iyi tanır! Türkler hakkında yüzden fazla makale yazmıştır. Fatih için ’’yıkıcı, cani ve Hıristiyanlığa sempati duyardı’’ tezi hale geçerli ve çürütülememiştir. Fatih’in kan kardeşi ’’Drakula’’yı ortaya çıkartıp tarihe mal eden de O’dur! Şeyh Bedreddin hakkında ilk ve en kapsamlı çalışmayı yapan kişi olarak tarihe geçmiştir. Yaşadığı süre zarfında Şeyh Bedreddin’in izini sürmüş ömrünün sonuna kadar O’nun peşini bırakmamıştır. Bedreddin’in asıldığı Serez’deki türbesini bulmak için Serez’e gitmiş ve türbeyi bulup fotoğraflarını çekmiş, türbenin durumu hakkında bilgiler aktarmıştır.
Osmanlı tarih araştırmaları alanında bir
otorite olan Babinger, Şeyh
Bedreddin çalışmasında Osmanlı tarihçileri hakkında şu tespitleri yapar:
’’Sultan Selim öncesi tarihsel verilere ulaşmak istiyorsak, eski Osmanlı
kaynaklarına temkinli yaklaşmamız gerekiyor! Osmanlı tarih yazarlarının
eserlerine bakıldığında, alabildiğine sade, çocuksu ve saf bir tarzda yazıldığı
görülür. Kendi çabalarından hoşnutturlar. Padişaha zararlı olabileceğini
düşündükleri konularda yazmamışlardır. Bu kişiler ilk olarak sultanın, sonra da
imparatorluğun resmi tarih yazıcılarıdır. Verilen görevlerinin dışına
çıkmamışlardır. Osmanlı tarihinin açıklarını gizleyip parlak bir şekilde
gelecek kuşaklara aktarmışlardır. Hatta bu konuda lafını eğip bükmeden en
dürüst açıklamayı meşhur Osmanlı tarihçisi İdris-i Bitlisi yapmıştır. Kaleme aldığı ’’Heşt Bihişt’’ adlı
çalışmasında açık açık Osmanlı padişahlarını yüceltirken, padişahların övgüye
değer olduğunu, onların yüceltilmesinin kitaplarının en temel ilkelerden biri
olduğunu yazar.’’
Babinger’in buradaki en çarpıcı tespiti: ’’Sultan Selim öncesi tarihsel verilere
ulaşmak istiyorsak, eski Osmanlı kaynaklarına temkinli yaklaşmamız gerekiyor’’
cümlesidir. Sultan Selim öncesi nelerin yaşandığına bakarsak, kuşkusuz bir çok
olay yaşanmıştır, ama biz burada gelin Alevi-Kızılbaş ve Bektaşiler’in yaşadıklarına kısa bir göz atalım.
- Sultan Selim
öncesi 1240 yılında Babailer isyanında 20-25 bin Alevi-Kızılbaş ve Bektaşi katledilmiş.
-15. yüzyılda
Fatih Sultan Mehmet, Alevi-Kızılbaş ve Bektaşi’yi yakarak katletmiş.
-O da yetmezmiş
gibi Kuyucu Murad Paşa, Alevi-Kızılbaş ve Bektaşi’yi kuyuya doldurup,
katliamdan sonra, -sanki övgüye değer gibi, ‘‘Kuyucu‘‘ lakabı ile anılır olmuş.
Şimdilik bu kadar yeter! Fazla
sıralamaya gerek yok. Ne diyor Babinger.?
’’Sultan Selim öncesi tarihsel verilere temkinli yaklaşmamız
gerekiyor!’’ Doğru! Çünkü Osmanlı tarihini padişahın kapıkulları
yazmıştır. Kapıkulları doğal olarak güçlülerin tarihi yazmışlardır... Babinger, toprağı bol olsun, Osmanlı
kaynaklarını incelerken temkinli olmamız için bizi yüz yıl öncesinden uyarmış
ve halkların kendi tarihlerini nasıl yazması konusunda örnek teşkil eden
çalışmalar bırakmış.
Babinger’in kitaplarına her dokumduğumda Afrikalıların meşhur atasözünü hatırlarım.
O atasözü şöyle der:
‘‘Avın tarihini avcılar değil de,
Aslanlar anlatmaya başlarsa, bu başka bir tarih olacaktır.‘‘
Babinger ’’Aslanlar’’ gibi tarih yazmıştır.
Okumaya başladığınız Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin’i bitirdikten sonra bana
hak verecek ve Babinger’in ’’Aslanlar’’ gibi tarih yazdığına siz de tanıklık
etmiş olacaksınız.
Bu kısa girişten
sonra Babinger ile ilgili kronolojik
bilgilere geçebiliriz. Ünlü Alman tarihçi, dilbilimci ve şarkiyatcı Franz Babbinger, 1891 yılında Almanya'da doğmuş, 1967
yılında da Arnavutluk’un Dıraç şehrinde
vefat etmiştir. Üniversite eğitimini Würzburg ve Münih şehirlerinde tarih ve
İslam sanatı konusunda yapmıştır. Doktorası ise Hindoloji ve Sami dilleri üzerinedir.
1914 yılında askeri görevli olarak İstanbul’a gitmiş, buradaki Alman karargâhında çalışmaya
başlamıştır. Çanakkale, Kafkasya, ve Galiçya cephelerinde görev alan Babinger, Filistin’de Cavat Paşa’nın kurmay
heyetindeki görevi sonrası Almanya'ya dönmüştür. 1921 yılındaBerlin
Üniversitesi’nde İslami Bilimler Doçenti, ardından da profesör olmuştur.Naziler
iktidara geldikten sonra Almanya’yı terk etmek zorunda kalmış, bir süreliğine
konuk profesör olarakBükres Üniversitesi’nde çalışmıştır. Nazilerin savaşı
kaybetmesinden sonra tekrar Almanya'ya dönmüş, yüksek eğitimini yaptığı Münih
Üniversitesi'nde Yakındoğu Tarihi ve Türkoloji profesörlüğü görevini
üstlenmiştir. Yaşamı boyunca şarkiyatcı kimliğine bağlı kalan Babinger'in çalışmalarının büyük bölümü Türk tarihi ve Türk dili
üzerinedir. Özellikle Osmanlı döneminin 15/16. yüzyılları üzerine yazdığı
tarihi kitapları Türkiye’de oldukça ilgi görmüştür. İslam Ansiklopedisi'nde
Osmanlı Devleti ve Türkler'le ilgili pek çok maddeyi yine Babinger yazmıştır.
Çalışmalarından
bazıları şunlardır:
-
Mehmed der Eroberer und seine Zeit, 1953 (Fatih Sultan Mehmed ve
Zamanı),
-
Stambuler Buchwesen im 18. Jahrhundert, 1919 (18.
Yüzyılda İstanbul'da Kitapçılık),
-
Die frühosmanischen Jahrbücher des Urudsch, 1925 (Oruç'un
Erken Osmanlı Dönemi Vakayinameleri),
-
Die Geschichtsschreiber der Osmanen und ihre Werke, 1917 (Osmanlı
Tarih Yazarları ve Onların Eserleri),
-
Ewlija Tschelebi's Reisewege in Kleinasien, 1939 (Evliya Çelebi'nin
Küçükasya Gezi Yolları),
-
Rumelische Streifen, 1937 (Rumeli Akınları),
-
Vier Bauvorschlaege Lianardo da Vinci's an Sultan Bajezid II, 1952 (Sultan
Bayezid’e Leonardo da Vinci’nin İnşaat Önerileri).
İlhami Yazgan /
Köln / 2014