John P.
Browne, Bektaşi’nin ölüm tarihi olarak verilen 1337 yılının ‘‘Bektaşice‘‘[5]
kelimesinin sayısal bir değeri olduğunu söyler.[6]
Hacı Bektaş Veli`nin türbesinin Ankara vilayetinin güneydoğusunda, Ankaraya 60
kilometre mesafede bulunan, dokuma halılarıyla ünlenmiş Kırşehir`e bağlı Suluca
Karahöyük[7]
köyüdür der ve çok ziyaret edilen türbelerden biri olduğunu ekler. Hacı Bektaş
Veli’nin Ortodoks Hiristiyanlar arasında da ciddi bir saygınlığı olduğu
bilinmekte. İlginçtir,
Hacı Bektaş Veli’nin kurduğu rivayet edilen Bektaşilik Tarikatı‘na
yönelik yapılan suçlamalar nedense kendisine yönelik yapılmaz. Bu öğretinin,
İslam dininden farklı, içinde Anti-İslam özellikleri barındıran tarikat olduğu
ve Hacı Bektaş’ın yaşadığı bölgenin tamamında bulunan köy ve kasabaların Hacı
Bektaş’a bağlı olduklarını söylememiz yanlış olmaz. Hacı Bektaş Veli`nin
‘‘Bektaşi‘‘ tarikatını kurduğu yönünde elimizde kesin bir bilgi yok! Zaten onun
ismiyle anılan tarikatın onu kurduğunu iddia etmek, Gustav-Adolf-Vakfı‘nın
kurucusu olarak Gustav Adolf‘u gösterme gibi bir yanlışlığa düşeriz. Zaten Âli[8],
(ölümü 1599) ve Taschköprüzâde[9],
(ölümü 1560) Bektaş ile Bektaşilik arasındaki ilişkiyi reddederler. Hemfikir
olunan anlayış işe Bektaşiliğin sonradan gelişip yaygınlaştığı
yönündedir.
Yeniceri ocaginda Bektaşi Babasından biri her zaman Hünkar Hacı Bektaş Veli adına 94 orta odasında otururdu. Esad Efendi, sayfa 203`e göre bunlardan biri uzun sacli[22] ve kaslari tras edilmisti. D`Ohsson III`e (sayfa 312) göre sekiz Bektasi ileri geleni Yenicerilerin kaldiklari ocaklarda kalirlar ve onlara dualarini esirgemez; Yeniceri Ocaginin gecit törenlerinde yesil elbiseleri cersinde atli Yeniceri Agasinin atinin hemen yaninda yürüyerek desteklerini sunup padisahin ve onun ordusunun zaferi icin dualarini ederlerdi.
Hacı
Bektaş Veli ve Yeniçeriler
Hacı
Bektaş’ın Yeniçeriler`in kuruluş aşamasında hayır duasını esirgemediğini,
onlara el verip sancak verdiğini kanıtlamak oldukça zor görünmekte[10].
Bektaşi`nin Osmanlı’nın yeni kurulan askeri güce ‘‘Yeniçeri“ ismini koyduğu
kabul görmese de Yeniçerilerin giydiği beyaz, peçeden yapilan başlığın[11]
amuza kadar inen bölümünün Hacı Bektaş Veli`nin abasının kol yenisini
simgelediği rivayet edilir.
Bunun
doğruluk derecesini araştırmak için Yeniçeriler‘in taktıkları başlıklar
konusunda bilgi edinmeye çalıştık ve ortaya şu ilginç bilgiler çıktı; tanınan
ve oldukça eski çizimlerden biri olarak bilinen, Bernhard von Breidenbach‘ın
1481 yılında çizmiş olduğu bir gravüründe omuzlara doğru sarkan bölüm ve hemen
üzerinde bir kaç püskülün yerleştirilmiş olduğu görülür. Bu püsküllerin
benzerini Yeniçeri Solaklarının[12]
Hacı Bektaş Veli‘ye olan sedakattlerini göstermek için başlarına taktıkları
başlıklarda da mümkün. İtalyan Gentile Bellini`nin Britisch Museum‘da bulunan
bir gravüründe bu tür bir başlık resmedilmiş. Bellini‘nin Britisch Museum‘daki
gravür ile Breidenbach’ın gravür çizimleri aynı tarihsel döneme denk düşmekte.[13]
Bu konuda her hangi bir kuşku yok. Geçmişte bu tür yüksek başlıkların Asyada
sevilerek takıldığını biliyoruz. Yeniçerilerinde dervişler tarafından
kutsandığını düşündüğü bu başlıkların kendilerine uğur getirildiği düşünerek
taktıklarını varsayıyoruz. Bu nedenle özellikle Osmanlı yönetimi tarafından
Hacı Bektaş‘dan ödünç alınma olasılığı oldukça yüksek. Başlıktan sarkıp
umuzlara kadar uzanan parçanın batı ülkelerinde moda olduğu ve Asyada
kullanılanlarla benzerlikler taşıdığı bilinmekte.[14]
Hatta bunun tahmin edilenden daha çok yaygın bir şekilde kullanıldığı
kaynaklar bize göstermekte.[15]
Bu simgesell
başlıkları Bellini`nin çizimlerinden takip etmek mümkün. Örneğin Yeniçeri
Solakları’nın taktıkları başlıklarla bir Osmanlı bayanın taktığı başlık
arasındaki benzerliğe de dikkat çekmek isterim. Bayanın başlığı Yeniçerilerin
başlığına göre yukarıya doğru çıktığında biraz daha incelmekte. Doğudan
asinlenildiğini tahmin ettiğimiz ve Yeniçerilerin başlıklarına taktıkları
püsküllerin bir benzerini Prusya Hussar Birlikleri ya da subaylarının da
kullandıklarını vurgulamak gerekir[16].
Prusya
Genarali Hans Joachim von Ziethin‘in[17]
eski yağlı boya çizimlerine bakıldığında kalpağının hemen üzerindeki uzunca
püskülleri[18]
görmek mümkün. Bu püsküller Macar süvarilerin kostümlerinde de karşımıza
çıkmakta, günümüzde Macar Süvarileri simgeleyen mini figürların başlıkları bu
püsküllerie süslenmiş,[19]
Macar Kralı Kuruczen`in kalpaklı büstlerini bu püsküller süsler.[20]
Bir Dünya
seyyahı olan İbn-i Batuta, Osmanlı’nın ilk padişahlarından Orhan Beyi ziyaret
etmiş ve o dönemde dervişler üzerine izlenimlerini de aktarmıştır ama
Bektaşilik ve Yeniçeriler üzerine bir bilgi sahibi değildir. Yazmış olduğu
Seyahatnamesinin 264 sayfasında, Antalya’da bir dergahı ziyaret ettiğini yazar
ve dervişlerin başlarına taktıkları baslık formlarını da şöyle anlatır;
‘‘Başlarında yünden yapılma bir başlık taşıyorlardı. Başlıkların üst tarafına
eklenmiş Elle lang[21]
uzunluğunda, iki parmak genişliğinde bir parça omuzlara doğru sarkmaktaydı,‘‘
Bu bize Orhan Bey‘ in oğlu Süleyman Bey’in dervişlerin taktığı bu başlıkları
şans getiren bir sembol olarak görüp dervişlerden emanet aldığıdır.
Bu verilerin
tümü bize Yeniçerilerin kullandıkları başlıkların şekli şemali ile batıda
kullanılan başlıkların arasında güçlü bir bağ olduğunu göstermekte. Birebir
birbirlerine benzemeseler de kaşılıklı olarak birbirlerinden
etkilendikleri gerçek. Ama en doğrusu bu sorulara cevap verebilmenin tek doğru
yolu geniş bir kostüm tarihini içeren bir çalışmayı inceleyip araştırmak fakat
malesef buna simdilik imkan yok.
Yeniceri ocaginda Bektaşi Babasından biri her zaman Hünkar Hacı Bektaş Veli adına 94 orta odasında otururdu. Esad Efendi, sayfa 203`e göre bunlardan biri uzun sacli[22] ve kaslari tras edilmisti. D`Ohsson III`e (sayfa 312) göre sekiz Bektasi ileri geleni Yenicerilerin kaldiklari ocaklarda kalirlar ve onlara dualarini esirgemez; Yeniceri Ocaginin gecit törenlerinde yesil elbiseleri cersinde atli Yeniceri Agasinin atinin hemen yaninda yürüyerek desteklerini sunup padisahin ve onun ordusunun zaferi icin dualarini ederlerdi.
Hacı Bektaş
Veli’ye adledilen ve Yeniçerilerin başlıklarından omuzlara uzanan bölümün Hacı
Bektaş Veli’nin abasının kol yenini simgediği olayı tarihci Ahmet Cevdet Bey’i
1883 yılında İstanbul’da yayımlanan Tarih adlı çalışmasının 208 sayfasında
söyle anlatır: ‘‘Orhan zamanında kurulması düşünülen askeri birliğe dua edip
güç vermesi için Hacı Bektaş Veli‘ye gidilir. Hacı Bektaş kendisini ziyarete gelen
gruptakilere mantosundan bir parça verip dualarını onlardan esirgegememiştir.
Buna çok sevinen ziyaretciler Hacı Bektaştan aldıkları hediyeri başlarının
üzerinden atarak mutluluklarını göstermişlerdir.‘‘
Burada ilginc olan, Bektasiligin, Yezidilik ve diger
dini akimlara karsi Yeniceri Ocaginda oynadigi tarihsel önemi sorgulamak
gerekiyor. Osmanlilinin fetihlerinde Yeniceriler önemli bir güctü, ruhani
liderleri Bektasiydi, bir sürü ayaklanmada onlar tarafindan bastirildi,
kendileri ayaklandilar, bunlari Esad Efendi belgeleriyle birlikte aciklamistir.
1527 yilinda Bektasi soyundan geldigi idda edilen Kalender Celebi Osmanli
Sultani Sultan Süleyman`a karsi Karaman`da büyük birbir ayaklanma baslatti[23].
Ayaklanmayi bastirmak icin 1690[24]
yilinda baslatilan haraketten önce Yenicerilerin Ocagina gelen bir Bektasi
dervisi, Esad Efendinin (sayfa 204) anlatimina göre Yenicerilere söyle
seslenir; „Oooo aptal herifler, kendi yasaminizi bir hic icin ne feda
ediyorsunuz? Yaziklar olsun sizlere! Bos ve güzel sözlere kanarak
sehitlik mertebesinde öleceginizi zannediyorsunuz, ölümünüzün arkasindan hic
bir sey olmayacak. Ölümünüz bir kutsallik kazanmiyacak. Nicin buna müsade
esiyorsunuz? Bakin Osmanli Sultani günü gün ederken, Frenk Krallari bizim
ülkemizde eglenirken, siz gidip daglara kaninizi akitacaksiniz, sizi anlayamiyorum!“
Bektasi Dedelerinden Haydar Baba, Yenicerileri övgüler düzüt, Sultan Selim
devirmek istemis, hatta bunun icin Mustafa Bayraktar[25]
ile dostluklar gelistirmistir. Ama Osmanli Padisahi II. Mahmut 1826`da feci bir
sekilde Yeniceri ocaklarini kaldirirken, dohal olarak onlarin dogal manevi
dünyalarini besleyen Bektasilerde[26]
olumsuz olarak etkilendiler. Esad Efendinin Üssi-zafer adli cok kapsamli
kitabinda II. Mahmud`a sunmus oldugu tezlerde, Bektasiligin sapkin bir
mezhep oldugu, ortadan kaldirilmasi gerektigini söyler; bunun üzerine II.
Mahmut bir fermanla bilrlikte Bektasilere karsi önlemler almistir. Ferman,
önemli devlet adamlarin toplantisindan sonra kabul edilmistir. Toplantiya
katilanlar arasinda o dönemin Şeyhülislami, ondan önceki görevde bulunmus
seyhülislam , en önemli devlet adamlari, ve en saygın derviş temsilcileri
geliyordu. Mit seiner
Ausführung wurde der Mîrâxôr „Ali Bej“ und ein Bevollmächtigter des Schejx
ul-Islâm, „Ali Remzi“, betraut. Bir cok Bektasi dergahlari, ki
Istanbul`da sayilari 14 dü, yikildi; yanlizca mezar ve mezarliklar yikima
ugramadi.[27]
Beskentin disinda, müftüler basta olmak üzere kadilarinda ibadetlerini
yaptiklari, Anadolu`daki kücük yerlesim yerlerindeki 200 dergahta yakip
yikilip, yerle bir edildi. Bazi kisiler sürgüne gönderildi. Gönderilen bu
kisiler daha gidecekleri yerle ulasmadan yollarda bogulup öldürüldüler.
[1] Mehmed Küschteri tarafından kaleme
alınan ve tarafımdan çevrilen „Gölge Oyunu Tarihi“ bak sayfa 80.
[2] Âli, Tarik-i-âl-i-`Osmân, Kıraliyet
Kütüphanesi, El Yazması, Viyana, Kanat No. 1022 (H.O 20a) Bölüm 20b; Evliya
Çelebi, Seyahatname, İstanbul 1314, mII sayfa 133, III sayfa 13; Asad Efendi,
Üss-i-zafer, İstanbul 1243, sayfa 199/200 Ahmet Yesevi üzerine, karşılaştır
Safi`s Raschalat `ain al-hajât, Farsca yazılmış bir eser, Biografiler ve
Nakşibendi sözlerini içeren eser, Gothaer El Yazması (Pertsch sayfa 121 ve
devamı) 6. Bölüm, 1236, 1821`de basilan ve arşivimde bulunan Türkceye çevrilmiş
el yazması, sayfa 21 ve devamı. Ahmet Yesevi`nin soy ağacını veren 17. yüzyılın
ünlü gezgini Evliye Çelebi.
[6]A. Degrand,
kaleme aldığı ve 1901 yılında Paris`de yayımlanan ‘‘Souvenirs de la
Haute-Albanie‘‘ adlı kitabinda, Hünkar Hacı Bektaş Veli`nin ölüm tarihini Hicri
takvimine göre 665, miladi takvime göre 1266/7 olarak verir. Bir sonraki sayfalarda
ise Hünkar Bektaşi Veli`yi alıp Padisah I.Murat dönemine (1359-90) özellikle o
dönemin koşullarında değerlendirir. Bu açıdan verdiği bilgiler birbirini
tutmamaktadır. Degrand‘ın bilgileri kısmen Hacım Sultan’ın Vilâjetnamesi`ndeki
bilgilere dayanıyor. Bu bilgiler aslında çok doğru bilgiler değildir, örnegin
John P. Browne‘nin arşivinde bulunan ‘‘The Journal of the Royal Asiatic
Society‘‘ adlı ve 1907 yılında yayımlanan baskının 561 sayfasında „Kaza‘‘
olması gereken kelime „Haza“ diye okunup çeviriye aktarılmıştır.
[9]Terdscheme-i-Scheqâyq
I sayfa 44; karşılaştır, Es'ad Efendi, Üss-i-zafer, İstanbul, yıl
1243, sayfa 200
[10] Bu konuyla
ilgili Nöldeke`den birer kopilerini aldığım, Sa`deddîn, ne de daha eski olan
Neschrî’nin kitaplarında bu bilgiye destekleyen bir şeyler bulamadım. Ama bu
konudaki araştırmalarım devem etmekte, el yazmalarından bir şey bulduğumda
hemen yazarım.
[11] Yeniçerilerin
başlık ve üniformalarıyla ilgili konuyu karşılaştır, Münih Şark Cemiyeti
Yıllığı 1902/3, sayfa 64/5
[15] Bu tür başa
takılan başlıklardan sarkan parçaların Ortacağ Avrupasında yere kadar uzandığı
ama zamanla ortadan kalktığını düşünüyorum.
[16]
Yeniçerilere benzeyen Polonyalı suvari erlerinin giysileri hakkında
malesef yeterli bilgiye ulaşamadım. Felix Blumenthal, Zur Gesichte des I. und
Leib-Husaren-Regiments, Berlin 1884, sayfa 2`de bu konu hakkında şöyle yazar
“Fiedlich Wilhelm I. tarafından kurulan Prusya Askeri
Birliği`nin başlarına taktıkları başlıkları askeri birliğin kurulmasından sonra
mı yoksa daha önce kullanılıyormuydu bilemiyorum. Daha önce kahverengi
ağirlikli kiyafet taşıyan hafif suvari erleri, yani Husaranlar, altlarına
kahverengi bir pantolon giyerlerdi. Bu paltolona doğulular „Salvar“ olarak
adlandırıyorlar“, Freiherr von Wechmar, Braune Husaren, Berlin 1893, sayfa 85,
adli kitabında “Colpack`lar (Askeri Suvari Birlikleri) zaman içersinde askeri
müzik yapan Kasselpauke`lere (Askeri Bandolara) dönüştüler“ der. Bak ve
karşılaştır; Resim, Osmanlı Askeri Atlı Piyadeler; Ungarische Kriegsgeschichtliche
Denkmäler in der Milleniums-Landes-Ausstellung, Budapest 1896, sayfa 640 ve 641
[17] Tarihsel potre çalışması (Münih
1885) 1769 yılında Berger`in 1782 yılında ressam Terbuschen tarafından çizilen
yağlıboya çizimlerde, yanlarında duran sapkaları görmek mümkün
[18] Tarihsel potre calismasi (Münih
1885) 1769 yilinda Berger`in ve1782 yilinda Terbuschen tarafindan cizilen
cizimlerde, yanlarinda duran sapkalarini görmek mümkün
[22] Daha sonraki
bölümlerde görecegimiz gibi Sancak Tepede yasayan Tahtacilar, Bektasi
tarikatina balilar, (bak, Archiv für Anthropologie XIX sayfa 25), bunlar
kesinlikle baslarini tiras etmezler, sehylerde zorunlu kalmadikca uzamis
saclarini kisaltmazlar. Bu gelenegi Kadiri terakatinda bulmak mümkün.
[23] Petschevi,
Tarih I Istanbul yil,1283 sayfa 120 ve devami , Hammer, Geschichte des
Osmanischen Reiches III sayfa 67 ve devami.
.
[24] Bu tarih ayni zamanda (Türkenkrieges
am 19. August 1691 die Heere Österreichs und des Osmanischen Reiches) Slankamen`da
gerceklesen en talihsiz savasinda yilidir.
Corps des Janissaires par le
Sultan Mahmoud, yil 1826, Paris 1833`de yayimlanmis, ama pek adina
yakisir bir kitap degil. Kitaptaki yorumlarini Lamartine's Nouveau Voyage
en Orient: Oeuvres complötes Tome 33`e dayandirsa da pek önemsecek
yorumlar degil