3 Aralık gecesi bonbolanan gezetede Belge Yayınları’nın bastığı Eski Kürt Öyküleri kitabının dijital
verileri bulunuyordu. Orada bulunmasının amacı, Belge Yayınlarının bürosunun da aynı binada olmasıydı.
Öyküler patlamadan kısa bir önce yayımlanmış, oldukça da ilgi görmüştü. Tekrar
başımı gündeme geldi fakat dijital ortama aktarma bu günlere kadar uzadı…
20 yıl sonra Eski Kürt Öyküleri`nin La Kitap tarafından tekrar basımı yapılıyor.
Öyküler dijital ortama aktarıldı ve bir
giriş yazısı kaleme alındı.
Giriş yazısı ile birlikte “Bota'nın Yiğitleriˮ ve “Siyabend ve Xeçèˮ başlıklı iki öykü de
eklendi.
“Siyabendo
ve Xeçèˮ
iki Kürt gencin sonu hüzünle biten mitolojik bir aşk öyküsüdür. Kaynağı Kürt
halk mitolojisinden alır ve Romeo ve
Juliet tadındadır. Öykü 1937 yılında Kamuran
Ali Bedirhan’ın Almanya’da sürgünde bulunduğu dönemde kaleme aldığı “Kürdistan Kartalı / Adler von Kürdistanˮ
adlı romandan alındı.
“Botan’ın
Yiğitleriˮ
anlatımı yer yer abartılı olsa da günümüz Kürt mücadelesine denk düşen
öykülerden biridir. Öyküde Botan’lı iki kardeşin Osmanlı‘ya karşı karşı duruşu
ve sonunda kazanılan zafer konu edilir.
Eski
Kürt Öyküleri’nin
tekrar basımını gündeme getiren önemli noktalardan biri şudur: İnsanlık
tarihinde “bilgiyiˮ analiz edenlerin
entelektüeller olduğu bilinir ve bunun Kürtler’de de farklı olmıyacağını
vurgulayabiliriz. Bu nedenle konu edilen Eski
Kürt Öyküleri’nin tekrar başımı okuyucular başta olmak üzere “bilgiyiˮ analiz edecek olan Kürt
entellektüelleri için çok önemli
olduğunu varsayıyoruz.
Yazılı kültürün çok yaygın olmadığı Kürt
toplumunda, kuşaktan kuşağa, dilden dile aktarılan öykü ve söylencelerin Kürt
tarihini aydınlatmada önemli bir yeri var. Bu nedenle öykülerde, söylencelerde,
efsanelerde toplumsal ve siyasal sorunların işlenmiş olması öykü ve
söylencelerin önemi bir kat daha artıyor.
Halk dilinde anlatılan Kürt öykülerine
Batılı Oriyantalistlerin ilgi duyması 19. yüzyılda başlamıştır. Kürt halkının
sosyolojik yapısıyla ilgilenen bilim adamları, sosyolojik verileri elde etme
güçlükleriyle karşılaştıklarında eski söylencelere, uzun kış günlerinde
anlatılan destanlara, başvurmuşlar, bunları başvuru kaynakları olarak kullanmışlardır.Öykülere
duyulan bu ilgi, edebi anlamda değil, daha çok dilbilimi ve filolojik ilgiden
dolayıdır. Bu konuda en kapsamlı çalışmayı yapanların başında Alman Eugen Pryme, Albert Soçin, Peter Lerch
ve Oskar Mann gelmektedir. Batılı
dilbilimcileri ve Kürdologlar, Kürt halk
öykülerini genelde sözcük haznesi, diyalekt farklılıkları, gramer ve sözbilimi
gibi konuları incelemek amacıyla derledikleri için Kürtçeden Almancaya Batılı
Oriyantalistler tarafından yapılan çevirilerin edebi dil ve yapıdan uzak
olmasınıda beraberinde getirmiştir. Bu nedenle öykülerin Türkçe çevirilerini
yeniden düzenleme zorululuğu doğdu. Okuyucunun kitapta okuduğu öyküleri kaynak
kitaplarla karşılaştırdığı zaman şaşkınlığa düşmemesi gerekir. 1869
sonbaharında Kürt öykülerini toplamak ve Kürt Dili üzerinde araştırmalar yapmak
üzere Kürdistan’a giden iki dilbilimci Albert
Socin ve Eugen Prym 1881’de
yayımladıkları iki ciltlik eserlerinde, Kürt öykülerini anlatan kişinin Süryani kökenli olduğunu belirtirler. Cano isimli Süryani’nin ana dilinden hariç Kürtçe, Arapça, Türkçe’yi çok iyi
bildiğini ve ayrıca çok geniş bir hikaye hazinesine sahip olup bunları çok kısa
bir dönemde anlattığını yazarlar. Kitapta öykülerini çevirdiğimiz Kürdologlardan
biri de Peter Lerch’dir. Lerch, 1857 yılında basılan “Forschungen uber die Kurdenˮ adli
kitabındaki Kürt öykülerini 1855 yılında Osmanlı-Rus (Kırım) Savaşında esir
kampında tutsak olarak tutulan Kürtlerlerden dinleyerek derlemiştir. Petersburg Bilimler Akademisi adına
Kürtçe üzerine araştırmalar yapmak üzere görevlendirilen Oryantalist ve Kürdolog Peter Lerch’in yürüttüğü çalışmalarda en değerli bilgileri o
dönemde Harput Sancağı’nın Palu
kazasına bağlı Kasan Köyü doğumlu, Sıvan isimli Zaza aşiretinden olan Hasan
adlı kişi vermiş.
Eski Kürt Öyküleri
Derleyen ve Yayına
Hazırlayan: İlhami Yazgan