İlhami, bu kitabı adıma imzalarken şu kadirbilir ifadeyi kullanmış: „Kitaplar kaybolmuş belleklerin anıtlarıdır. Kaybolmuş bellekleri kitaplarıyla geri veren Mehmet Bayrak’a saygılarımla. Köln, 29.02.2008“
İlhami’nin benim için kullandığı bu ifade, hiç kuşkusuz kendisi için de geçerliydi. Bu olgu, salt eser sayısıyla ilgili birşey değildir. Önemli olan eserin dokusu ve içeriğidir. Nitekim, İlhami sadece bu iki kitapla yetinmeyip, hem Alman literatüründe yer bulmuş eski Kürt öykülerini, hem de ünlü Kürdolog Kamuran Bedirhan ile Alman yazar Herbert Örtel’in 1937’de Berlin’de yayımladıkları, ünlü Kürt sosyal isyancılarından ve yurtseverlerinden olan Yado’nun hayatı üzerinde yoğunlaşan „Der Adler von Kurdistan“ (Kürdistan Kartalı) adlı belgesel- romanı da 2002’de Türkçeye kazandırıyordu.
İlhami, geçmiş yüzyıllara ait Alman kaynaklarını tararken, sadece Kürdoloji ile ilgili konularla ilgilenmemiş; Alevi ve Bektaşiliğe özgü inanç ve kültür kaynaklarını derlemiş ve zaman zaman yazılarıyla bilince çıkarmıştı. Bizim, özellikle „Alevilik ve Kürtler“ çalışmasıyla Türkçe literatüre kazandırdığımız yazınsal çalışmalar daha çok Kürt Kızılbaş- Aleviliği, Yaresanlığı ve Kürt batıniliği üzerinde yoğunlaşıyordu.
Ancak, bu kez İlhami, özellikle Aleviliğin bir kolu kabul edilen Bektaşilik üzerinde yoğunlaşmakta ve Lushan, Jacob, Wulzinger, Menzel, Tschudi, Naumann, Gross gibi bilim dünyasınca bilinen Alman oryantalistlerin, Bektaşiliğin çeşitli boyutlarını irdeleyen çalışmalarını „19. Yüzyılda Alman Şarkıyatçıların Bektaşilik Serüveni“ adıyla kitaplaştırmaktadır.
Şunu hemen belirtmeliyiz ki, Türkoloji gibi Kürdolojinin de, Persolojinin de, Arabolojinin de yani bir bütün olarak Oryantalizmin/ Şarkiyatçılığın/ Doğubilimciliğin de babası Batı’dır. Her zaman söylemişimdir; bu bilim disiplinlerinin babası niteliğindeki Batı literatürü bilinmeden ve Türk resmi ideolojisinden kurtulunmadan, bilimsel üretim yapılamaz ve tarihsel- toplumsal gerçeklikle buluşulamaz. Bu nedenle, İlhami’nin bu çalışması derleme ağırlıklı bir kaynak kitap özelliği de taşımaktadır. Unutmayalım ki, Türkolojinin birçok dalında otorite kabul edilen Prof. Dr. M. Fuad Köprülü; yine Batı dünyasında Bektaşilik konusunda otorite kabul edilen Prof.Dr. F. W. Hasluck’un bin sayfayı aşkın çalışmalarının yalnızca küçük bir özetini „Bektaşilik Tetkikleri“ adıyla Türkiyat Enstitüsü adına yayımlamış, bu küçücük kitap bile yıllaryılı kaynak olarak kullanılmıştı…
Hasluck’un, Anadolu’nun Heterodoks Aşiretleri ve Bektaşilik üzerinde yoğunlaşan çalışmasının özet yayınları başta olmak üzere; bu konuda Cumhuriyet döneminde kimi bilimsel, kimi resmi ideolojiye hapsolmuş güdümlü nitelikte çeşitli çalışmalar yapıldı. Ancak, inanıyorum ki İlhami’nin bu çalışması, tüm bunların ötesinde Bektaşiliğin daha iyi anlaşılmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.
Burada, dikkat edilmesi gereken husus, 13. yüzyılda yaşamış olan Hacı Bektaş Veli’nin ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra, ancak onun adıyla kurulmuş bulunan Bektaşi tarikatı üzerine kurgulanmış bir tarihin yanlışlarına düşmemektir. Nitekim, özellikle İttihad- Terakki yönetimi döneminde „tek-tip din“ yaratma politikası temelinde; doğumundan en az 60 yıl önce ölmüş bulunan Ortaasyalı ve Sünni „Yeseviye“ tarikatının kuramcısı olan Ahmed Yesevi ; hem Anadolu’daki Hacı Bektaş’ın piri hem de Alevi-Bektaşi inancının kurucusu gibi sunulmaya çalışılmıştır. Bunun ideolojik öncülüğünü yapanların başında ise, sonradan bu düşüncelerden uzaklaşan ve kendisini düzeltmek zorunda kalan Prof. M. Fuat Köprülü gelmektedir. İttihadçı gelenekten gelen Köprülü, ne yazık ki bu konuda kimi Batılı şarkıyatçıları da yanlış yönde etkilemiştir. Nitekim bu etki, kitaptaki bazı belgelerde de yansımasını bulmaktadır.
Böylesi kimi olumsuz belirlemelere rağmen, kitapta kimi incelemeye, kimiyse doğrudan gözleme dayalı birçok öğretici ve aydınlatıcı belge bulunmaktadır. Bu yönüyle de, İlhami Yazgan’ın derleme niteliğindeki çalışması önemli bir boşluğu dolduracak niteliktedir. Bu ise, Kürdoloji çalışmalarından sonra Alevi/ Bektaşi literatürüne yaptığı anlamlı bir katkı ve armağandır.
Mehmet Bayrak/2013