Dün
akşam Düsseldorf şehrindeki Grup Yorum‘un konserinden sonra eve geldiğimde,
arşivimdeki kasetlerine baktım…….
Hafızam
beni yanıltmıyorsa, Cesaret albümü, 1992 yılında çıktı. Albümü Kaş’ta tatil yaparken almıştım ve sürekli olarak albümün en popüler parçası
olan Dağlara Gel Dağlara‘ı dinlediğimi hatırlıyorum.
O
yıllarda Kürt gençleri de bu parçayı dinleyeyip mücadeleye
katılmak için yüzlerini dağlara doğru çevirmişlerdi.
90’lı yıllarda ise kitle eylemleri
başta olmak üzere, sokak
göşterilerine, fabrika grevlerine, üniversite
işgalllerine de destek veren Grup Yorum üyeleri sürekli olarak devletin polis
kontrolü altında oldu. Müzikleri, konserleri yasaklandı, üyeleri
gözaltına alındı, bir çok kentte kasetlerin satılması engellendi. Tüm bunlar
olurken Grup Yorum’un bayan solistlerinden birinin kardeşiyle tanışmıştım. Genç
yaşında ailesi ile birlikte yaşadıklarını bana şöyle anlatmıştı; ’’Her konser
sonrası annem ve babam sabaha doğru gelen bir telefondan ablamın tutuklandığı
yeri öğrenir ve hemen yollara düşerlerdi. Bazen bende onlarla birlikte
giderdim. Böylece ailece Türkiye’deki bir çok karakol ve cezaeviyle tanışmış
oldum!..’’
Böylesi kişisel dramlar da
yaşanırken, 90’lı yıllarda Grup Yorum yoluna devam ediyor, emekçi halkların
sesi ve soluğu oluyordu.
2000’li yıllara gelindiğinde ise
protes müziğin vazgeçilmez bir parçası olan Grup Yorum, Türkiye’de ilklere de
imza atmaya başlamış, halklı olarak protest müziğin ‘’KULT’’larından biri
oluverdi.
İstanbul’daki son verdikleri
konserde yüzbinlerce insanla buluşmuş, yüzbinler hep birlikte ‘‘Dağlara
Gel Dağlara‘‘ parçasını okumuştu...............
Bir ay önce Grup Yorum’un 02.06.2012
tarihinde Düsseldorf’daki konser plakatını gördüğümde, bu konser kaçırılmamalı
diye anında konser biletlerini almış, eşe dosta sormadan onlar için de bilet
almıştım.
Bu konser mutlaka izlenmeliydi!
Neyse sözü fazla uzatmıyayım,
Cumartesi günü konseri izlemek için eş dost hep birlikte yola koyulduk.
Konserin yapıldığı 17 bin kişi kapaziteli Mitsubishi Electric Halle ana baba
günü gibiydi. Bileti olmayanlar bilet bulma telaşındaydı. Şanşlıydık. Biletleri
bir ay öncesinden almakla iyi yapmısız.
Yazdım ya, bu konser kaçmaz!
Grup Yorum’u dinleyeceğiz.
Heyecanlıyız. Hemen içeri girip sahnenin sağ tarafında yer bulduk. Sahnenin
hemen üst tarafında ’’Irkçılığa karşı tek ses tek yürek’’ yazan bir plakat var.
Grup yorum’a yakışan bir slogan.
Konser, Senfoni Okestrası ile başladı. Grup
Yorum elemanları tek tek, askeri bir disiplin içersinde sahneye çıkıp,
konuklarını selamlıyorlar. Üzerlerinde yeşil renkli ünüforma tarzı elbiseleri
var. Heyacanlıyız. Tanıdık ses, tanıdık parçalar, insana heyacan katıyor,
mücadele ruhunu dinç tutuyor. 80’li yıllara gideceğiz, kendimizi 90’lı yıllarda
kitle eylemlerinde bulacağız, sokak
göşterilerine selam duracağız,
üniversite işgalllerine destek vereceğiz........
İlk parçadan sonra devreye konseri
orgenize eden Anadolu Federasyonu gönüllüleri giriyor. Grup Yorum’un 1985’den
bu yana şarkılarında, türkülerinde söylediklerini, içeriği pek belli olmayan
skeçlerle, ajitasyon ağırlıklı konuşmalarla, kişisel beçeri gerektirmeyen kısa
diyaloglarla vermeye çalışıyorlar. Grup Yorum’un önüne geçiyorlar. Sıkıcı bir
durum................
Saatler ilerledikçe geceye
katılanların gidiş gelişleri de çoğalıyor.
Yer arayanlar, ellerinde döner ve
suçukla dönenler, yemek siparişi alanlar, iphonlarıyla anı fotoğraflayanlar,
çocuklarını kaybedenler.
Oturduğumuz yer arı kovanı gibi.
Önümüzde kapı gibi duranları
karanlıkta el kol hareketiyle uyarmaya çalışıyoruz. Sahneyi göremiyoruz.
İnsanların arasından sahneyi izlemeye olup biteni anlamaya çalışıyoruz.
Politik konuşmalar yapılıyor. Bir
Grup Yorum elemanı Suriye’deki gelişmeler hakkında söz almış. Konuşuyor,
konuşuyor ama O sadece kulağına gelen cümleleri mikrofona anlatıyor. Bir kaç
kelime söylüyor sonra duruyor, sonra konuşuyor, bekliyor, kulağına mikrofondan
söylenenleri anlamaya çalışıyor, anlıyor, sonra mikrofana aktarıyor. Bir eli
kulağındaki mikrofonda, aktarılanları anlamaya çalışıyor, anladıklarını da
salona aktarıyor. Ne zaman kurtulacağız bu aktarmacılık tan?
Müzik tekrar başlıyor.
Grup Yorum’u dinliyoruz. Dinlerken
yoruluyoruz. Sinirleniyoruz.
Saz çalan Grup Yorum’un bayan
arkadaşları zaten uzun olan eteklerini biraz daha uzaması için çekiştirip
duruyorlar. Oturdukları yerde rahat değiller, bizde değiliz!
Derken ilk bölüm ’’Çav Bella’’
parçasıyla son buluyor. Salonun ışıkları yanıyor.... Sağımıza solumuza
bakıyoruz, salonun yarısı çep telefonlarıyla meşgul, yoğun bir hareketlilik
var, gidiş gelişler yoğun, önümüz tamamem kapandı. Kapılar duvara dönüştü,
Sahneyi artık görmüyoruz, duvar örüldü, konserin ikinci bölümünde bizi zor
saatler bekliyor....................
15 dakikalık ara 45 dakika uzuyor,
salonun ışıkları hala açık. Sol partiden bir bayan konuşmaya başlıyor, bilinen
konuşmalar, yarım saattir konuşuyor. Ne zaman bitecek?
Grup Yorum’u dinlemeye geldik!
Dağılmanın eşiğinde bulunan Almanya
Sol Parti’nin konuşmacısını dinliyoruz.
Sabrın sonu mudur nedir? Birbirimize
bakıyoruz, konuşmuyoruz. Gitme konuşunda eş dost hem fikir. Zaten önümüz duvar.
Ya duvarı parçalayacağız ya da duvarın kıyısından su gibi çaktırmadan akıp
gideceğiz.
Peki ikinci bölüm!! Ya ikinci
bölümde Grup Yorum bangır bangır çıkıp bizi parçalarıyla mest ederse? Kalmak
ile kalkmak arasında gidip geliyoruz.
Kalkıp gidiyoruz.............
Salonun dışı ana baba günü, konsere
giremeyenler üzgün.
Biz ise Almancasıyla kendimizi ’’Veraschen’’
yapılmış duygusuyla arkamıza bakmadan bir sonraki Grup Yorum konserinde olmamak
kaydıyla Köln’e geri dönüyoruz..........
İlhami Yazgan
Köln 04.06.2012
NOT: Erstesi günü bir arkadaşa konserin ikinci bölümünün
nasıl geçtiğini sordum. İlk bölümde Grup Yorum’un daha fazla sahnede kaldığını,
ikinci bölümde konuşma ağırlı olduğunu aktardı.