8 Mayıs 2016 Pazar

Saçları kazıtılmış, simsiyah giyimli bir kadın….

“Meydanda toplanan kalabalığın arasından saçları kazıtılmış, simsiyah giyinmiş bir kadın çıkar. Bu kişi İsabella’dır. “İris Dede Sultan! İris…” diyerek Borklüce’ye sarılmak için koşar. Ancak zulmün binbir çeşidini bilen Bayezid’in askerlerinin kılıcı kellesine iner ve Borklüce yolunda canını feda eder. Bunun üzerine hareketlenen ak libaşlı müridler hep bir ağızdan bağırırlar (1):
“İris Dede Sultan İris…”.



Alman şarkiyatçı Franz Babinger, Börklüce Mustafa`nın İsabella adında bir bayanla evli olduğunu yazar ve bu iddiasını 1873 yılında Karl Hopf`un Bizans dönemini irdeleyen çalışmasına dayandırır.
İsabella, 1341-1376 yıllarında hüküm sürmüş V. İoannis Paleologos`un torunudur. Bizas Kralı Paleologos`un evlilik dışı kızıyla, Ilorio Dorios`un evliliğinden dünyaya gelmiştir.
Sırp şarkiyatçı N. Pilipoviç ise Börklüce`nin İsebella`yı, Süleyman Çelebi`nin hareminden kaçırdığını, kaçırma olayının da Süleyman`ın ölümünden sonra gerçekleştiğini yazar. Pilipiviç bu bilgi için Sa`d ed-din (1536-1591), in „Tăg ül-tewărich“ adli seyahatnamesini kaynak gösterir.
Babinger`in vermiş olduğu kaynağa ulaştım. Ekteki fotoğrafta İsabella ile ilgili bilgiyi görebilirsiniz. Pilipiviç`in vermiş olduğu kaynak Arapça. Arapçam olmadığı için bu kaynağı araştırmadım.
Bu bilgiler ışığında kafamda bir kaç soru oluştu. Bu soruları sıralayıp, fazla zamanınızı almadan kısa cevaplar vermeye çalışacağım.

İlk olarak Süleyman Çelebi ve haremiyle başlayalım ki konu anlaşılır olsun.

Şehsade Süleyman Çelebi ve haremi?

-Beyazid`in en büyük oğlu Şehzade Süleyman Çelebi, Timur yenilgisinin ardından, Bizans ve Venedikliler`in de desteğini alarak, Osmanlı‘da başlayan Fetret Devri’nin tahta oturan ilk Şehzadedir. Timur yenilgisinden kaçıp Bizans`a sığınan Şehzade Süleyman, şehrin batı kapısından içeriye girdiğinde krala: „Ben artık sizin oğlunuz sayılırım, bundan sonra Bizans`a yönelik bir tehlike tarafımdan olmayacak“ gğvencesi verir. Teklif kabul görür. Bizans Timur sonrası darmadağın olan Osmanlıyı ortadan kaldırabilecekken, Şehzade Süleyman`ın teklifini kabul eder ve 1403 yılında bir antlaşma yapılır. Antlaşma genel haltları ile şöyledir: Osmanlı Trakya bölgesinde kalacak, başkenti Edirne olacak, Bizans`a saldırmayacak, Süleyman`ın kardeşlerinden Kasım ve Fatma Sultan, Bizans tarafından rehin tutulacak.
Bizans ıle birlikte Venediklilerin`de desteğini alan Süleyman, Şehzade Musa Çelebi ile (Şeyh Bedreddin`i kazaskerlik görevine getiren padişahtır) giriştiği savaşı kaybeder ve taht Şehzade Musa`nın eline geçer.

Börklüce Musa Çelebi`nin ordusunda azap askeri olarak görev mi aldı?
-Babinger`in vermiş olduğu bilginin doğruluğundan yola çıkarsak, Börklüce, Şehzade Musa Çelebin´in saflarında Süleyman`a karşı savaştığı, başarılardan dolayı da, Süleyman´ın hareminden Isabella`yı almış olabileceğini, Filipoviç`in söylemi ile „kaçırmış“ olabileceğini iddia edebiliriz.
Borklüce`nin halka yönelik tebliğde Sakızlı Hristiyanların desteğini aldığını biliyoruz. Bu özelliği Borklüce`nin her iki dini, hatta Torlak Kemel`den dolayı da her üç dini iyi bildiğini varsayabiliriz. Babinger zaten Börklüce´nin iyi bir hatip olduğunu belirtir.

Börklüce`nin Isabella´yı tercih etmesinin arkasında kendisinin de Hristiyan olması yatabilir mi?
-Yatabilir tabi ki.. ama ben Isabella ile evlenmesinde bunun belirleyici olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Bedreddin de Hristiyan ve Müslüman bir aileden doğma, kendisi Habes asıllı bir kadınla evlenirken torunu Ermeni bir kadınla evleniyor. Söylemek istediğim şu; Bedreddin, Borklüce ve Torlak`ın (Torlak hakkında yök denecek kadar az bilgi olsa da!) günümüze ulaşan söylem ve yazılarındaki düşünceleri ile pratikteki uygulamaları arasında bir çelişki ya da farklılık olmadığıdır. Bu tutumlarını nefeslerinin son anına kadar da terk etmemislerdir.


Bedreddin ve Börklüce ilişkisi Musa`nın Bedreddin`i kazasker yapmasıyla mı başladı?
-Babinger ve Filipoviç`in vermiş olduğu bilgilerin doğruluğundan yola çıkarsak, Süleyman`a karşı savaşan Börklüce´nin Musa`nın kazeakeri Şeyh Bedreddin ile ilişkisinin o dönemde başlamış olduğunu ve Musa`nın tahtan idrilmesiyle İznik`e sürgün edilen Şeyh Bedreddin`in peşinden gitttiğini, oradan da baba toprağı Ege`de, isyanı başlattığı söylenebilir.
Bunu neden yazıyorum, bazı araştırmacılar, Bedreddin ve Musa arasında her hangi bir ilişki olmadığını iddia edip her iki isyanın da ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini iddia ederlerde ondan.

(1) (Yılmaz Karakoyunlu, Serçe Kuşun Sonbaharı, Doğan Kitap, 6. b., İstanbul: 2012, s. 14.)”