9 Haziran 2013 Pazar

Hacı Bektaş Veli ve Yeniçeriler

Hacı Bektaş Veli ile iligili günümüze kadar ulaşan bilgilerin büyük bir bölümünün tarihsel kaynakları oldukca zayıftır. Türk kaynakları 12 ve 13 yüzyılda İran`dan[1] özellikle Horoşan`dan Anadoluya gelen dervişlerden söz eder. Hacı Bektaş Veli’nin de Türkmenistan‘ın Nişapur şehrinden Anadoluya geldiği, Horasanlı ünlü düşünür Ahmet Yesevi`nin[2] talebesi olduğu, kendi adına kurduğu rivayet edilen Bektaşi tarikatını, Bursa‘da[3] da yaygın olan olan Nakşibendi tarikatından esinlendiği söylenir. Aktarılan bilgiler Hacı Bektaş Veli`nin 1337 yılında çıktığı bir gezide vefat ettiği yönündedir ama bu bilgi John P. Browne`ye[4] göre doğru değildir.

 

John P. Browne, Bektaşi’nin ölüm tarihi olarak verilen 1337 yılının ‘‘Bektaşice‘‘[5] kelimesinin sayısal bir değeri olduğunu söyler.[6] Hacı Bektaş Veli`nin türbesinin Ankara vilayetinin güneydoğusunda, Ankaraya 60 kilometre mesafede bulunan, dokuma halılarıyla ünlenmiş Kırşehir`e bağlı Suluca Karahöyük[7] köyüdür der ve çok ziyaret edilen türbelerden biri olduğunu ekler. Hacı Bektaş Veli’nin Ortodoks Hiristiyanlar arasında da ciddi bir saygınlığı olduğu bilinmekte. İlginçtir, Hacı Bektaş Veli’nin kurduğu rivayet edilen  Bektaşilik Tarikatı‘na yönelik yapılan suçlamalar nedense kendisine yönelik yapılmaz. Bu öğretinin, İslam dininden farklı, içinde Anti-İslam özellikleri barındıran tarikat olduğu ve Hacı Bektaş’ın yaşadığı bölgenin tamamında bulunan köy ve kasabaların Hacı Bektaş’a bağlı olduklarını söylememiz yanlış olmaz. Hacı Bektaş Veli`nin ‘‘Bektaşi‘‘ tarikatını kurduğu yönünde elimizde kesin bir bilgi yok! Zaten onun ismiyle anılan tarikatın onu kurduğunu iddia etmek, Gustav-Adolf-Vakfı‘nın kurucusu olarak Gustav Adolf‘u gösterme gibi bir yanlışlığa düşeriz. Zaten Âli[8], (ölümü 1599) ve Taschköprüzâde[9], (ölümü 1560) Bektaş ile Bektaşilik arasındaki ilişkiyi reddederler. Hemfikir olunan anlayış işe Bektaşiliğin sonradan gelişip yaygınlaştığı yönündedir. 

Hacı  Bektaş Veli ve Yeniçeriler

Hacı Bektaş’ın Yeniçeriler`in kuruluş aşamasında hayır duasını esirgemediğini, onlara el verip sancak verdiğini kanıtlamak oldukça zor görünmekte[10]. Bektaşi`nin Osmanlı’nın yeni kurulan askeri güce ‘‘Yeniçeri“ ismini koyduğu kabul görmese de Yeniçerilerin giydiği beyaz, peçeden yapilan başlığın[11] amuza kadar inen bölümünün Hacı Bektaş Veli`nin abasının kol yenisini simgelediği rivayet edilir.

Bunun doğruluk derecesini araştırmak için Yeniçeriler‘in taktıkları başlıklar konusunda bilgi edinmeye çalıştık ve ortaya şu ilginç bilgiler çıktı; tanınan ve oldukça eski çizimlerden biri olarak bilinen, Bernhard von Breidenbach‘ın 1481 yılında çizmiş olduğu bir gravüründe omuzlara doğru sarkan bölüm ve hemen üzerinde bir kaç püskülün yerleştirilmiş olduğu görülür.  Bu püsküllerin benzerini  Yeniçeri Solaklarının[12] Hacı Bektaş Veli‘ye olan sedakattlerini göstermek için başlarına taktıkları başlıklarda da mümkün. İtalyan Gentile Bellini`nin Britisch Museum‘da bulunan bir gravüründe bu tür bir başlık resmedilmiş. Bellini‘nin Britisch Museum‘daki gravür ile Breidenbach’ın gravür çizimleri aynı tarihsel döneme denk düşmekte.[13] Bu konuda her hangi bir kuşku yok. Geçmişte bu tür yüksek başlıkların Asyada sevilerek takıldığını biliyoruz. Yeniçerilerinde dervişler tarafından kutsandığını düşündüğü bu başlıkların kendilerine uğur getirildiği düşünerek taktıklarını varsayıyoruz. Bu nedenle özellikle Osmanlı yönetimi tarafından Hacı Bektaş‘dan ödünç alınma olasılığı oldukça yüksek. Başlıktan sarkıp umuzlara kadar uzanan parçanın batı ülkelerinde moda olduğu ve Asyada kullanılanlarla benzerlikler taşıdığı bilinmekte.[14] Hatta bunun tahmin edilenden  daha çok yaygın bir şekilde kullanıldığı kaynaklar bize göstermekte.[15]

Bu simgesell başlıkları Bellini`nin çizimlerinden takip etmek mümkün. Örneğin Yeniçeri Solakları’nın taktıkları başlıklarla bir Osmanlı bayanın taktığı başlık arasındaki benzerliğe de dikkat çekmek isterim. Bayanın başlığı Yeniçerilerin başlığına göre yukarıya doğru çıktığında biraz daha incelmekte. Doğudan asinlenildiğini tahmin ettiğimiz ve Yeniçerilerin başlıklarına taktıkları püsküllerin bir benzerini Prusya Hussar Birlikleri ya da subaylarının da kullandıklarını vurgulamak gerekir[16].

Prusya Genarali Hans Joachim von Ziethin‘in[17] eski yağlı boya çizimlerine bakıldığında kalpağının hemen üzerindeki uzunca püskülleri[18] görmek mümkün. Bu püsküller Macar süvarilerin kostümlerinde de karşımıza çıkmakta, günümüzde Macar Süvarileri simgeleyen mini figürların başlıkları bu püsküllerie süslenmiş,[19] Macar Kralı Kuruczen`in kalpaklı büstlerini bu püsküller süsler.[20]

Bir Dünya seyyahı olan İbn-i Batuta, Osmanlı’nın ilk padişahlarından Orhan Beyi ziyaret etmiş ve o dönemde dervişler üzerine izlenimlerini de aktarmıştır ama Bektaşilik ve Yeniçeriler üzerine bir bilgi sahibi değildir. Yazmış olduğu Seyahatnamesinin 264 sayfasında, Antalya’da bir dergahı ziyaret ettiğini yazar ve dervişlerin başlarına taktıkları baslık formlarını da şöyle anlatır; ‘‘Başlarında yünden yapılma bir başlık taşıyorlardı. Başlıkların üst tarafına eklenmiş Elle lang[21] uzunluğunda, iki parmak genişliğinde bir parça omuzlara doğru sarkmaktaydı,‘‘ Bu bize Orhan Bey‘ in oğlu Süleyman Bey’in dervişlerin taktığı bu başlıkları şans getiren bir sembol olarak görüp dervişlerden emanet aldığıdır.

Bu verilerin tümü bize Yeniçerilerin kullandıkları başlıkların şekli şemali ile batıda kullanılan başlıkların arasında güçlü bir bağ olduğunu göstermekte. Birebir birbirlerine benzemeseler de kaşılıklı olarak  birbirlerinden etkilendikleri gerçek. Ama en doğrusu bu sorulara cevap verebilmenin tek doğru yolu geniş bir kostüm tarihini içeren bir çalışmayı inceleyip araştırmak fakat malesef buna simdilik imkan yok.


Yeniceri ocaginda Bektaşi Babasından biri her zaman Hünkar Hacı Bektaş Veli adına 94 orta odasında otururdu. Esad Efendi, sayfa 203`e göre bunlardan biri uzun sacli[22] ve kaslari tras edilmisti. D`Ohsson III`e (sayfa 312) göre sekiz Bektasi ileri geleni Yenicerilerin kaldiklari ocaklarda kalirlar  ve onlara dualarini esirgemez; Yeniceri Ocaginin gecit törenlerinde yesil elbiseleri cersinde atli Yeniceri Agasinin atinin hemen yaninda yürüyerek desteklerini sunup padisahin ve onun ordusunun zaferi icin dualarini ederlerdi.  

Hacı Bektaş Veli’ye adledilen ve Yeniçerilerin başlıklarından omuzlara uzanan bölümün Hacı Bektaş Veli’nin abasının kol yenini simgediği olayı tarihci Ahmet Cevdet Bey’i 1883 yılında İstanbul’da yayımlanan Tarih adlı çalışmasının 208 sayfasında söyle anlatır: ‘‘Orhan zamanında kurulması düşünülen askeri birliğe dua edip güç vermesi için Hacı Bektaş Veli‘ye gidilir. Hacı Bektaş kendisini ziyarete gelen gruptakilere mantosundan bir parça verip dualarını onlardan esirgegememiştir. Buna çok sevinen ziyaretciler Hacı Bektaştan aldıkları hediyeri başlarının üzerinden atarak mutluluklarını göstermişlerdir.‘‘  

Burada ilginc olan, Bektasiligin, Yezidilik ve diger dini akimlara karsi Yeniceri Ocaginda oynadigi tarihsel önemi sorgulamak gerekiyor. Osmanlilinin fetihlerinde Yeniceriler önemli bir güctü, ruhani liderleri Bektasiydi, bir sürü ayaklanmada onlar tarafindan bastirildi, kendileri ayaklandilar, bunlari Esad Efendi belgeleriyle birlikte aciklamistir. 1527 yilinda Bektasi soyundan geldigi idda edilen Kalender Celebi Osmanli Sultani Sultan Süleyman`a karsi Karaman`da büyük birbir ayaklanma baslatti[23].  Ayaklanmayi bastirmak icin 1690[24] yilinda baslatilan haraketten önce Yenicerilerin Ocagina gelen bir Bektasi dervisi, Esad Efendinin (sayfa 204) anlatimina göre Yenicerilere söyle seslenir; „Oooo aptal herifler, kendi yasaminizi bir hic icin ne feda ediyorsunuz?  Yaziklar olsun sizlere! Bos ve güzel sözlere kanarak  sehitlik mertebesinde öleceginizi zannediyorsunuz, ölümünüzün arkasindan hic bir sey  olmayacak. Ölümünüz bir kutsallik kazanmiyacak. Nicin buna müsade esiyorsunuz? Bakin Osmanli Sultani günü gün ederken,  Frenk Krallari bizim ülkemizde eglenirken, siz gidip daglara kaninizi akitacaksiniz, sizi anlayamiyorum!“  Bektasi Dedelerinden Haydar Baba, Yenicerileri övgüler düzüt, Sultan Selim devirmek istemis, hatta bunun icin Mustafa Bayraktar[25] ile dostluklar gelistirmistir. Ama Osmanli Padisahi II. Mahmut 1826`da feci bir sekilde Yeniceri ocaklarini kaldirirken, dohal olarak onlarin dogal manevi dünyalarini besleyen Bektasilerde[26] olumsuz olarak etkilendiler. Esad Efendinin Üssi-zafer adli cok kapsamli kitabinda II. Mahmud`a  sunmus oldugu tezlerde, Bektasiligin sapkin bir mezhep oldugu, ortadan kaldirilmasi gerektigini söyler; bunun üzerine II. Mahmut bir fermanla bilrlikte Bektasilere karsi önlemler almistir. Ferman, önemli devlet adamlarin toplantisindan sonra kabul edilmistir. Toplantiya katilanlar arasinda o dönemin Şeyhülislami, ondan önceki görevde bulunmus seyhülislam , en önemli devlet adamlari, ve en saygın derviş temsilcileri geliyordu. Mit seiner Ausführung wurde der Mîrâxôr „Ali Bej“ und ein Bevollmächtigter des Schejx ul-Islâm,   „Ali Remzi“, betraut. Bir cok Bektasi dergahlari, ki Istanbul`da sayilari 14 dü, yikildi; yanlizca mezar ve mezarliklar  yikima ugramadi.[27]  Beskentin disinda,  müftüler basta olmak üzere kadilarinda ibadetlerini yaptiklari, Anadolu`daki  kücük yerlesim yerlerindeki 200 dergahta yakip yikilip, yerle bir edildi. Bazi kisiler sürgüne gönderildi. Gönderilen bu kisiler daha gidecekleri yerle ulasmadan yollarda bogulup öldürüldüler.



[1] Mehmed Küschteri tarafından kaleme alınan ve tarafımdan çevrilen  „Gölge Oyunu Tarihi“ bak sayfa 80.

[2] Âli, Tarik-i-âl-i-`Osmân, Kıraliyet Kütüphanesi, El Yazması, Viyana, Kanat No. 1022 (H.O 20a) Bölüm 20b; Evliya Çelebi, Seyahatname, İstanbul 1314, mII sayfa 133, III sayfa 13; Asad Efendi, Üss-i-zafer, İstanbul 1243, sayfa 199/200 Ahmet Yesevi üzerine, karşılaştır Safi`s Raschalat `ain al-hajât, Farsca yazılmış bir eser, Biografiler ve Nakşibendi sözlerini içeren eser, Gothaer El Yazması (Pertsch sayfa 121 ve devamı) 6. Bölüm, 1236, 1821`de basilan ve arşivimde bulunan Türkceye çevrilmiş el yazması, sayfa 21 ve devamı. Ahmet Yesevi`nin soy ağacını veren 17. yüzyılın ünlü gezgini Evliye Çelebi.

[3] Türkler Bursa hakkında böyle konuşuyorlar, bak İbn Batûta

[4] The Journal of the Royal Asiatic Society 1907 sayfa 535.

[5] 2 + 20 + 400 + I + 300 + 10 + 5

[6]A. Degrand, kaleme aldığı ve 1901 yılında Paris`de yayımlanan ‘‘Souvenirs de la Haute-Albanie‘‘ adlı kitabinda, Hünkar Hacı Bektaş Veli`nin ölüm tarihini Hicri takvimine göre 665, miladi takvime göre 1266/7 olarak verir. Bir sonraki sayfalarda ise Hünkar Bektaşi Veli`yi alıp Padisah I.Murat dönemine (1359-90) özellikle o dönemin koşullarında değerlendirir. Bu açıdan verdiği bilgiler birbirini tutmamaktadır. Degrand‘ın bilgileri kısmen Hacım Sultan’ın Vilâjetnamesi`ndeki bilgilere dayanıyor. Bu bilgiler aslında çok doğru bilgiler değildir, örnegin John P. Browne‘nin arşivinde bulunan ‘‘The Journal of the Royal Asiatic Society‘‘ adlı ve 1907 yılında yayımlanan baskının 561 sayfasında „Kaza‘‘ olması gereken kelime „Haza“ diye okunup çeviriye aktarılmıştır.

[7] Çeviri notu: Metinde ‘‘Suluca Karahöyük Köyü‘‘ geçmemektedir ve tarafından yazılmıştır

[8]Tarik-i-âl-i-'Osmân, Viyana Kıraliyet Kütüphanesi, El yazması, Bölüm 22b

[9]Terdscheme-i-Scheqâyq I sayfa 44; karşılaştır, Es'ad Efendi,  Üss-i-zafer, İstanbul, yıl 1243,  sayfa 200

[10] Bu konuyla ilgili Nöldeke`den birer kopilerini aldığım,  Sa`deddîn, ne de daha eski olan Neschrî’nin kitaplarında bu bilgiye destekleyen bir şeyler bulamadım. Ama bu konudaki araştırmalarım devem etmekte, el yazmalarından bir şey bulduğumda hemen yazarım.

[11] Yeniçerilerin başlık ve üniformalarıyla ilgili konuyu karşılaştır, Münih Şark Cemiyeti Yıllığı 1902/3, sayfa 64/5

[12] ‘‘Solaklar‘‘ Yeniçerilerin ok atan birliğine verilen ad

[13] Gentile Bellini, Paris 1888

[14] Ibn Batûta II Paris 1877

[15] Bu tür başa takılan başlıklardan sarkan parçaların Ortacağ Avrupasında yere kadar uzandığı ama zamanla ortadan kalktığını düşünüyorum.

[16] Yeniçerilere benzeyen Polonyalı suvari erlerinin  giysileri hakkında malesef yeterli bilgiye ulaşamadım. Felix Blumenthal, Zur Gesichte des I. und Leib-Husaren-Regiments, Berlin 1884, sayfa 2`de bu konu hakkında şöyle yazar

“Fiedlich Wilhelm I. tarafından kurulan Prusya Askeri Birliği`nin başlarına taktıkları başlıkları askeri birliğin kurulmasından sonra mı yoksa daha önce kullanılıyormuydu bilemiyorum. Daha önce kahverengi ağirlikli kiyafet taşıyan hafif suvari erleri, yani Husaranlar, altlarına kahverengi bir pantolon giyerlerdi. Bu paltolona doğulular „Salvar“ olarak adlandırıyorlar“, Freiherr von Wechmar, Braune Husaren, Berlin 1893, sayfa 85, adli kitabında “Colpack`lar (Askeri Suvari Birlikleri) zaman içersinde askeri müzik yapan Kasselpauke`lere (Askeri Bandolara) dönüştüler“ der. Bak ve karşılaştır; Resim, Osmanlı Askeri Atlı Piyadeler; Ungarische Kriegsgeschichtliche Denkmäler in der Milleniums-Landes-Ausstellung, Budapest 1896, sayfa 640 ve 641

[17] Tarihsel potre çalışması (Münih 1885) 1769 yılında Berger`in 1782 yılında ressam Terbuschen tarafından çizilen yağlıboya çizimlerde, yanlarında duran sapkaları görmek mümkün

[18] Tarihsel potre calismasi (Münih 1885) 1769 yilinda Berger`in ve1782 yilinda Terbuschen tarafindan cizilen cizimlerde, yanlarinda duran sapkalarini görmek mümkün

[19] Macar Ulusal Tarihi, Milleniums-Landes-Sergisi, sayfa 85

[20] Ebendaselbst sayfa 918, karsilastir sayfa 317

[21] Eski bir uzunluk ölçü birimi

[22] Daha sonraki bölümlerde görecegimiz gibi Sancak Tepede yasayan Tahtacilar, Bektasi tarikatina balilar, (bak, Archiv für Anthropologie XIX sayfa 25), bunlar kesinlikle baslarini tiras etmezler, sehylerde zorunlu kalmadikca uzamis saclarini kisaltmazlar. Bu gelenegi Kadiri terakatinda bulmak mümkün.

[23] Petschevi, Tarih I Istanbul yil,1283 sayfa 120 ve devami ,  Hammer, Geschichte des Osmanischen Reiches III sayfa 67 ve devami.

.

[24] Bu tarih ayni zamanda (Türkenkrieges am 19. August 1691 die Heere Österreichs und des Osmanischen Reiches)  Slankamen`da gerceklesen en talihsiz savasinda yilidir.

[25] Esad Efendi, sayfa 204

[26] Caussin de Perceval`in cevirisini yaptigi kitabin ismi:  Précis  historique  de la  destruction  du

Corps des Janissaires par le Sultan Mahmoud, yil 1826,  Paris 1833`de yayimlanmis,  ama pek adina yakisir bir kitap degil. Kitaptaki yorumlarini Lamartine's  Nouveau Voyage en Orient:  Oeuvres complötes Tome 33`e dayandirsa da pek önemsecek yorumlar degil

[27] G. Rosen, Geschichte der Türkei sayfa. 19.