28 Temmuz 2014 Pazartesi

Franz Babinger Kimdir?

1891-1967 yılları arasında yaşamış olan Alman şarkiyatçı Babinger, Osmanlı tarihini terzyüz etmesiyle bilinir. Fatih Sultan Mehmed için ortaya attığı ’’eşcinsel’‘ eğilimlidir tezinden dolayı Türk tarihçileri tarafından pek sevilmez. Nefret söylemi ile anılır. 1953 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethedilişinin 500. yılı  dolayısıyla yazdığı kitap, Fatih ile ilgili şu ana kadar yazılmış en ciddi biyografi olarak kabul görmüştür. Kitaplarından batılı tarihçilerden çok, Türk tarihçiler alıntı yaparlar. Eserleri bilimselik arzeder. Tezleri öyle çürütülecek cinsten değildir. Osmanlı tarihi konusunda, tüm dünyada otorite birkaç isimden biri kabul edilir. Tezleri baba tezlerdir yani. İlginç bir kişiliği vardır. Pek ele avuça sığmaz! Naziler iktidara geldiğinde politik düşüncelerinden dolayı 1935 yılında  Berlin
Üniversitesi’ndeki görevinden istifa etmeye zorlanmasının ardından Nazilere kafa tutup Almanya’yı bir süreliğine terketmiştir. Türkiye’de gönüllü askerlik yapmıştır mesela. Osmanlı ordusu için Çanakkale, Kafkasya ve Irak cephelerinde bulunmuştur. Türkler‘in ruhunu iyi tanır! Türkler hakkında yüzden fazla makale yazmıştır. Fatih için ’’yıkıcı, cani ve Hıristiyanlığa sempati duyardı’’ tezi hale geçerli ve çürütülememiştir. Fatih’in kan kardeşi ’’Drakula’’yı ortaya çıkartıp tarihe mal eden de O’dur! Şeyh Bedreddin hakkında ilk ve en kapsamlı çalışmayı yapan kişi olarak tarihe geçmiştir. Yaşadığı süre zarfında Şeyh Bedreddin’in izini sürmüş ömrünün sonuna kadar O’nun peşini bırakmamıştır. Bedreddin’in asıldığı Serez’deki türbesini bulmak için Serez’e gitmiş ve türbeyi bulup fotoğraflarını çekmiş, türbenin durumu hakkında bilgiler aktarmıştır.
Osmanlı tarih araştırmaları alanında bir otorite olan Babinger, Şeyh Bedreddin çalışmasında Osmanlı tarihçileri hakkında şu tespitleri yapar: ’’Sultan Selim öncesi tarihsel verilere ulaşmak istiyorsak, eski Osmanlı kaynaklarına temkinli yaklaşmamız gerekiyor! Osmanlı tarih yazarlarının eserlerine bakıldığında, alabildiğine sade, çocuksu ve saf bir tarzda yazıldığı görülür. Kendi çabalarından hoşnutturlar. Padişaha zararlı olabileceğini düşündükleri konularda yazmamışlardır. Bu kişiler ilk olarak sultanın, sonra da imparatorluğun resmi tarih yazıcılarıdır. Verilen görevlerinin dışına çıkmamışlardır. Osmanlı tarihinin açıklarını gizleyip parlak bir şekilde gelecek kuşaklara aktarmışlardır. Hatta bu konuda lafını eğip bükmeden en dürüst açıklamayı meşhur Osmanlı tarihçisi İdris-i Bitlisi yapmıştır.  Kaleme aldığı ’’Heşt Bihişt’’ adlı çalışmasında açık açık Osmanlı padişahlarını yüceltirken, padişahların övgüye değer olduğunu, onların yüceltilmesinin kitaplarının en temel ilkelerden biri olduğunu yazar.’’
Babinger’in buradaki en çarpıcı tespiti: ’’Sultan Selim öncesi tarihsel verilere ulaşmak istiyorsak, eski Osmanlı kaynaklarına temkinli yaklaşmamız gerekiyor’’ cümlesidir. Sultan Selim öncesi nelerin yaşandığına bakarsak, kuşkusuz bir çok olay yaşanmıştır, ama biz burada gelin Alevi-Kızılbaş ve Bektaşiler’in  yaşadıklarına kısa bir göz atalım.
- Sultan Selim öncesi 1240 yılında Babailer isyanında 20-25 bin Alevi-Kızılbaş ve Bektaşi  katledilmiş. 
-15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet, Alevi-Kızılbaş ve Bektaşi’yi  yakarak katletmiş.
-O da yetmezmiş gibi Kuyucu Murad Paşa, Alevi-Kızılbaş ve Bektaşi’yi kuyuya doldurup, katliamdan sonra, -sanki övgüye değer gibi, ‘‘Kuyucu‘‘ lakabı ile anılır olmuş.
 Şimdilik bu kadar yeter! Fazla sıralamaya gerek yok. Ne diyor Babinger.? ’’Sultan Selim öncesi tarihsel verilere temkinli yaklaşmamız gerekiyor!’’ Doğru! Çünkü Osmanlı tarihini padişahın kapıkulları yazmıştır. Kapıkulları doğal olarak güçlülerin tarihi yazmışlardır... Babinger, toprağı bol olsun, Osmanlı kaynaklarını incelerken temkinli olmamız için bizi yüz yıl öncesinden uyarmış ve halkların kendi tarihlerini nasıl yazması konusunda örnek teşkil eden çalışmalar bırakmış.
Babinger’in kitaplarına her dokumduğumda Afrikalıların meşhur atasözünü hatırlarım. O atasözü şöyle der:
‘‘Avın tarihini avcılar değil de, Aslanlar anlatmaya başlarsa, bu başka bir tarih olacaktır.‘‘
Babinger ’’Aslanlar’’ gibi  tarih yazmıştır. Okumaya başladığınız Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin’i bitirdikten sonra bana hak verecek ve Babinger’in ’’Aslanlar’’ gibi tarih yazdığına siz de tanıklık etmiş olacaksınız.
Bu kısa girişten sonra Babinger ile ilgili kronolojik bilgilere geçebiliriz. Ünlü Alman tarihçi, dilbilimci ve şarkiyatcı Franz Babbinger, 1891 yılında Almanya'da doğmuş, 1967 yılında da Arnavutluk’un Dıraç şehrinde vefat etmiştir. Üniversite eğitimini Würzburg ve Münih şehirlerinde tarih ve İslam sanatı konusunda yapmıştır. Doktorası ise Hindoloji ve Sami dilleri üzerinedir. 1914 yılında askeri görevli olarak İstanbul’a  gitmiş, buradaki Alman karargâhında çalışmaya başlamıştır. Çanakkale, Kafkasya, ve Galiçya cephelerinde görev alan Babinger, Filistin’de Cavat Paşa’nın kurmay heyetindeki görevi sonrası Almanya'ya dönmüştür. 1921 yılındaBerlin Üniversitesi’nde İslami Bilimler Doçenti, ardından da profesör olmuştur.Naziler iktidara geldikten sonra Almanya’yı terk etmek zorunda kalmış, bir süreliğine konuk profesör olarakBükres Üniversitesi’nde çalışmıştır. Nazilerin savaşı kaybetmesinden sonra tekrar Almanya'ya dönmüş, yüksek eğitimini yaptığı Münih Üniversitesi'nde Yakındoğu Tarihi ve Türkoloji profesörlüğü görevini üstlenmiştir. Yaşamı boyunca şarkiyatcı kimliğine  bağlı kalan Babinger'in çalışmalarının büyük bölümü Türk tarihi ve Türk dili üzerinedir. Özellikle Osmanlı döneminin 15/16. yüzyılları üzerine yazdığı tarihi kitapları Türkiye’de oldukça ilgi görmüştür. İslam Ansiklopedisi'nde Osmanlı Devleti ve Türkler'le ilgili pek çok maddeyi yine Babinger yazmıştır.
 Çalışmalarından bazıları şunlardır:
-         Mehmed der Eroberer und seine Zeit, 1953 (Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı),
-         Stambuler Buchwesen im 18. Jahrhundert, 1919 (18. Yüzyılda İstanbul'da Kitapçılık),
-         Die frühosmanischen Jahrbücher des Urudsch, 1925 (Oruç'un Erken Osmanlı Dönemi Vakayinameleri),
-         Die Geschichtsschreiber der Osmanen und ihre Werke, 1917 (Osmanlı Tarih Yazarları ve Onların Eserleri),
-         Ewlija Tschelebi's Reisewege in Kleinasien, 1939 (Evliya Çelebi'nin Küçükasya Gezi Yolları),
-         Rumelische Streifen, 1937 (Rumeli Akınları),
-         Vier Bauvorschlaege Lianardo da Vinci's an Sultan Bajezid II, 1952 (Sultan Bayezid’e Leonardo da Vinci’nin İnşaat Önerileri).
İlhami Yazgan / Köln / 2014